14 Mayıs 2010 Cuma

Son Söz


Değişme ve gelişme canlılığın temel yasasıdır. Değişim karşısında uyum göstermeyen canlılar elenir, değişime ayak uyduranlar gelişir ve değişir; güçlü canlılar ise değişimi yönlendirir, kendi gelişmesini iç dinamiklerinden yola çıkarak ivmelendirir. Üstün insan, rüzgarın karşısında savrulan bir yaprak olmanın ötesine geçerek, dışarıdan gelen rüzgarların yelkenini şişirmesine izin verir.

Fırsatlar her zaman vardır, fakat çoğu zaman insan bu fırsatların farkında olmaz. Bununla ilgili şöyle bir hikaye anlatılır: ABD’de bir telgraf şirketinin, baş operatör ilanını başvuran adaylar bekleme salonunda, görüşme odasına çağrılmayı beklemektedirler. Bekleyiş sürdükçe sinirler gerilir, hiçbiri içeri çağrılmaz. Yarım saat sonra içlerinden biri ayağa kalkar, kendinden emin adımlarla görüşme odasına girer. Bir süre sonra işletme müdürü içeri giren adayla çıkar ve diğerlerine bu kişinin işe alındığını söyleyip, beklettikleri için özür diler. Diğer adaylar öfkeyle haksızlık yapıldığını, kendilerine söyleneni yapıp çağrılmak için bekledikleri için cezalandırıldıklarını ileri sürünce, müdür şöyle der: “Öfkelenmekte haklısınız belki ama, bize değil! Yarım saat önce mors alfabesiyle içeri gelme mesajı yolladım, mesajı bir kişi alıp içeri girdi” (Koçel, 2007)

Bilge bir kişi, mutlu olmayı yarına bırakanları, nehri geçmek için, onun akmayı bırakmasını bekleyen kişiye benzetir. Yaşam ırmağının önünde oturup, geçmek için ırmağın durmasını bekleyen kişinin ömrü ırmağın akışını izlemekle geçip gider. Oysa yaşamıyla ilgili stratejik plana sahip olan, ırmağı bir engel olarak değil fırsat olarak ele almayı bilir, ırmaktan geçen kütükleri, ağaç parçalarını ırmağı geçmek için, hatta ırmak ile istediği yere çok daha hızlı ulaşmak için bir sal yapmak üzere kenara çekmeyi başarır.

Tarihte iz bırakmış, yaşamından bir şaheser yaratmış kişilerin yaşam öyküleri ilham vericidir. Hepsinin ortak özelliği, henüz hiçbir başarı göstermedikleri sırada bile geleceklerine ilişkin sağlam vizyonları, stratejik planları olmasıdır. Bu hususta bir örnek yukarıda Mustafa Kemal’in hayatından verilmişti, bir başka örnek de genç bir yazarla ilgili olarak verilebilir: İlk romanını yazıp bir yayınevine basılmaya uygunluk açısından incelemek üzere veren genç bir yazar, inceleyip basmaya değer bulmadıklarını söyleyen yayınevi sahibine şöyle söyler: “Yazık! Çok büyük bir fırsatı kaçırdınız. Eğer bu kitabı bassaydınız, Victor Hugo gelecekte tüm eserlerinin yayın hakkını size verecekti!”(Dökmen, 2000: 313). Bu genç yazar henüz ünü olmayan Fransa’nın büyük edebiyatçısı Hugo’nun ta kendisidir!

Yaşam ancak kendine dost olanlara dostluk gösterir. Kendine dostluk ise geleceğini talihin, tesadüfün insafına bırakmayıp, yaşamını planlamak ve onu sadakatle uygulamakla somutlaşır. Kim olursa olsun hayatla ilgili bir takım idealleri vardır. Atalarımızın dediği gibi “her yiğidin gönlünde bir aslan yatar” Şair bunu genişletmiş ve şöyle aktarmış edebi diliyle (Pınar,1984: 22):

“Herkesin gönlünde bir aslan yatar./ Kimisi, mal, mülk hevesinde, / Kulağı para sesinde, / Zenginlik ister... / Çalışır, çalışmaz... / Hanına hamam, tarlasına benzinlik, / Arabasına, tır katar. / Zengin : herkese tepeden bakar. / Kendince mutluluğu tadar...
Kimisi şan, şeref peşindedir. / Cömert, kuvvetli yiğit denilsin ister. / Kendini ortaya atar, / Canını yakar, / Caka satar, / Kahraman, ünlü, herkese tepeden bakar. / Kendince mutluluğu tadar.
Bazılara güzellik, incelik sevdasındadır, / Yapar her tarafa bir kür. / Berber, manikür, pedikür... / Kendine Çin işkenceleri yapar. / Yaşamı bir kalıp sanır, / Düşünmeden ilk sahibini, giydiği kürkün, / Volta atar / Parlak ve renkli bir tablo gibi güzel, alımlı, / Herkese tepeden bakar. / Kendince mutluluğu tadar...
Kimisi ikbal hırsındadır. / Eli ya düğmesinde, ya yakasındadır. / Masa, koltuk hep rüyasındadır. / Büyümek, büyümek ister. / Kapı açar, palto tutar, / Susar, susar, susar... / Yukarılara yol açar, / Yukarda ve büyük; herkese tepeden bakar.
Kimi yağıyla kavrulmak arzusundadır. / Büyütebilmek için sekiz çocuğunu namusuyla, / Her saat bir savaş verir, / Etrafındaki pusuyla. / Herkes ona tepeden bakar. / Yoksul, ama onurlu, / Çocuklarıyla mutluluğu tadar.
Herkesin gönlünde bir aslan yatar. / Kiminin düşlerini süsler, / Bambaşka hayaller. / Yazabilmek birkaç anlamlı söz, / Yazabilmek birkaç anlamlı dize, / Düşündüren insanları / Eriyebilmek ruhları yücelten nağmelerde, / Çizebilmek çaresizliği, / Oğlu asılan bir ananın gözlerindeki, / Öğrenebilmek gizemini evrenin, / Öğretebilmek güzel olabileceğini Yerin
Dantel olmak motif, motif / Bir karyola eteğinde / Taş üstünde oyma olmak / Binlerce yıllık Ulu Camilerde / Kuzu meleyişinde, kuş cıvıltısında, çiçeği renginde / Kendini bulmak...
Kendini bulmak, / Bir çocuğun soru soran gözlerinde. / Yüzyirmi yaşında bile... / Herkesin gönlünde bir aslan yatar. /Mal, mülk, şan ve ikbal için değil de / Yaşamayı doyasıya, / Soluk soluk yaşayanlar
Duygu, için coşku için, anlam için, / Hanı, hamamı satar... / Herkesle mutluluğu tadar, / Herkes ona tepeden bakar,
Herkesin gönlünde bir aslan yatar, / Kişi kişiyi, / Kendi gönlündeki aslana göre tartar.”

Herkesin bir ideali vardır, ama pek az kişi ideallerine uygun yaşar, ideallerine ulaşır. Nietsche’nin dediği üzere “Kim idealine ulaşmayı bilmiyorsa, ideali olmayan insandan dahi kayıtsız daha pervasız yaşar” (Nietzsche,1990: 89).

İdeallerine uygun yaşamak ve ideallerine ulaşmak için insanın yaşamını bir plan içinde yürütmesi dışında seçeneği yoktur. Başarı ve kusursuzluk tesadüfî değildir, her büyük başarının arkasında azimli, kararlı bir çalışma vardır. İdeallerine uygun yaşayan, onlara ulaşan farklı bir boyutun insanı -üstün insan ‘ubermensch”- olmuş demektir. Nietzsche (1990:82), “İdealine erişen, idealinin ötesine geçmiştir” derken bunu kastetmektedir.

2 yorum: